Doğu'nun Gözdesi VAN

Doğu Anadolu Bölgemizde yer alan Van ilimizi geçen yılın Ekim ayında gezme fırsatı bulduk. Van kahvaltısını düşünerek çıktığımız Van gezimizde, daha önceden niye gelmedik dediğimiz yerleri görünce çok iyi bir rota belirlediğimizi anladık. Van ili bölge itibariyle diğer illere göre çok gelişmiş, en az batı illerimizin bazılarından bile daha iyi imkanlara sahip bir ilimiz. İnsanlarının çok misafirperver olduğunu söylemek isterim. Biz gezimizi kendi imkanlarımızla planlamıştık. Doğunun o ilk akla gelen güvenlik sorununu yaşamadık diyebilirim. İl içinde sıkıntı yok. Ama yine de turlarla gezmenin daha güvenli olabileceğini düşünmeden geçemiyorum.

Van Kahvaltısı

Şehre ilk geldiğimiz saatlerin sabah saatleri olduğunu söyleyince ilk olarak ne yaptığımızı nereye gittiğimizi tahmin etmek çok da zor olmayacaktır. Hayaliyle yola çıktığımız Van kahvaltısını Van Gölü kenarındaki bir kahvaltı salonunda yapma mutluluğuna eriştik. Van kahvaltısı bölgeye ait daha önce ismini duymadığım pek çok farklı lezzeti içeriyor. Kahvaltı sofrası; hakiki Van balı, yoğurt kaymağı, süt kaymağı, yayık tereyağı, cacık, otlu peynir, örme peynir, beyaz peynir, kavurmalı-sucuklu yumurta, zeytin, murtuğa, kavut, gencirundan meydana geliyor. Gölün kenarında açık havada taze çay eşliğinde yaptığımız kahvaltıda, çalışanların misafirperverliğinin de söylenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Akdamar Adası ve Kilisesi

Ahtamar, Ağtamar isimleriyle de anılıyor. Van’ın Gevaş ilçesi sınırları içerisinde yer alan adadaki kilise Vaspurakan Krallığı tarafından M.S. 915 yılında yaptırılmış. 1113 yılında manastıra dönüşen kilise ‘’Kutsal Haç Kilisesi’’ olarak anılmaya başlanmış. Adaya ulaşım Gevaş’tan kalkan feribotlarla sağlanıyor. Adanın bizim tarihimiz açısından farklı bir önemi var. Maalesef Ermeni katliamlarının yapıldığı bir ada olması sebebiyle tarihte bizim için kara bir leke olarak hatırlanması gerekiyor. Adaya giriş ücretli. Müze kart geçerli oluyor.

Van kedi Evi

Burası özel girişimci bir kişinin uğraşlarıyla yaşatılmaya çalışılan bir yer. Van’a özel kedilerin bakıldığı bu kedi evi bizim için hayal kırıklığı oldu. İlin sembolü kedilerin daha özenli bir yerde bakılması ve görmeye gelenlerin katkılarına muhtaç bırakılmaması gerekirdi diye düşünüyorum. Yine bu kişiyi de kutlamadan geçemeyeceğim. Özenle bu kedilere bakmaya çalıştığını görebiliyorsunuz.

Van Kalesi

Kale kayalıklar üzerine yapılmış. Buraya ulaşmak için tırmanmak ve yol yürümek gerekiyor. Biz kaleye tırmanmayı tercih etmedik. Zira aşağıdan da görülebiliyor olması kafi geldi.

Van Müzesi

Kalenin girişine yakın bir yere yapılan müze, geçmişten bu güne kadarki Van tarihi hakkında bize bilgi veren eserlerin sergilendiği bir müze. Müze kartımızı kullanarak giriş yaptığımız müzede keyifli bir müze turu atmıştık.

Tarihi Peynirciler Çarşısı

Çarşı Van merkezde yer alıyor. Van iline has yöresel ürünlerin satıldığı çarşıda bal, peynir, yoğurt, kaymak, çeşitli otlar ve baharatların olduğu dükkanlar bulunmakta.

Van ilinde görülecek pek çok yer daha olduğunu biliyoruz. Mevsim itibariyle günlerin de kısa olması nedeniyle birçok noktaya ulaşamadık. Ancak bir yarım günümüzü buraya kadar gelmişken Doğu Beyazıt’ta bulunan İshak Paşa Sarayını görmeye ayırdık. İyi ki de öyle yapmışız.

İshak Paşa Sarayı

Ağrı iline bağlı Doğu Beyazıt ilçesi sınırlarında, Doğu Beyazıt’a 5 km uzaklıkta yer alan bu saray tam anlamıyla şaheser denilebilir. O coğrafyada böyle bir saray yapılma fikrini sadece alkışlayabiliriz. Yapımı 99 yıl sürmüş. Taş yapının her açısında Selçuklu mimarisini görülmekte.

Anıtsal tak kapıları görülmeye değer. Saray içinde özel havuzlu odalar bile yapılmış. Sarayda bulunan camii şimdilerde aktif olarak kullanılıyor. Sarayın dikkat çekici özelliklerinden biri de saraydaki ısıtma yöntemi. Şöyle ki; ocaklarda ısıtılan sıcak suyun, toprak künkler vasıtasıyla yapı içerisinde dolaştırılmasıyla bir nevi kalorifer sistemi oluşturularak iç mekânların ısıtılması sağlanmış. Özellikle bölgenin iklim koşulları da göze alındığında, o dönem itibarıyla ne kadar ileri bir ısıtma sistemi olduğu bugün hâlâ şaşkınlık ve hayranlıkla karşıladım.

Sarayın girişinde yağmur ince ince çiselemeye başlamıştı. Öyle ki o hava, ortamı daha da farklı bir ambiyansa soktu. Saraydan ayrılmak mümkün olmadı desem abartmış olmam. Turla gelenlerin sarayı boşaltmasını bekledik. Bu arada saat ilerledi. Akşamın ilk karanlığı yavaştan çökmeye başladı. Dönüşe geçmemiz gerekiyordu. Kiraladığımız özel araçla yola çıktık. Maalesef 15-20 km sonra araç arıza yaptı. Biz Tendürek Dağında bir saatten fazla mahsur kaldık. O an orada yaşadıklarımız gezimizin en çarpıcı anlarından biri olarak hatıra defterimize kaydedilen bir anı olarak işlendi.

Van tarihiyle, doğal güzellikleriyle, lezzetleriyle gezip görülmeye değer bir ilimiz.